anfangen – başlamak
-
Başladıktan sonra artık geri dönüş yoktu.
Nachdem wir angefangen hatten, gab es kein Zurück mehr.
-
Başlamadan önce lütfen talimatları oku.
Bevor du anfängst, lies bitte die Anleitung.
-
Yeni işe başladığımdan beri daha mutluyum.
Seit ich mit dem neuen Job angefangen habe, bin ich glücklicher.
-
Bu kadar geç başlaman üzücü.
Es ist schade, dass du so spät angefangen hast.
-
Ne zaman başlayacağımızı soruyor.
Er fragt, wann wir anfangen.
-
Yorgun olmasına rağmen antrenmana başladı.
Obwohl sie müde war, fing sie mit dem Training an.
-
Keşke daha erken başlasaydım!
Hätte ich nur früher angefangen!
-
Daha önce başlasaydım, şimdi bitirmiş olurdum.
Wenn ich früher angefangen hätte, wäre ich jetzt fertig.
-
Proje dün başlatıldı.
Das Projekt wurde gestern angefangen.
-
Kendin olmaya başla.
Fang an, du selbst zu sein.
-
Tüm büyük şeyler küçükten başlar.
Alles Große fängt im Kleinen an.
-
Her değişim ilk adımla başlar.
Jede Veränderung fängt mit einem ersten Schritt an.
-
Sadece var olma, yaşamaya başla.
Fang an zu leben, nicht nur zu existieren.
-
Ve hikâye böyle başlar…
Und so fängt die Geschichte an…
-
Bazen mutluluk çok sessiz başlar.
Manchmal fängt Glück ganz leise an.
-
Küçük başla, ama büyük düşün!
Fang klein an, aber denk groß!
-
Onunla hiçbir şey yapamam / işime yaramaz.
Damit kann ich gar nichts anfangen.
-
Bu bilgiyle ne yapayım ki?
Was soll ich mit dieser Information anfangen?
-
Projeye ne zaman başlıyorsunuz?
Wann fangt ihr mit dem Projekt an?
-
Yeni bir enstrüman öğrenmeye başlıyorum.
Ich fange an, ein neues Instrument zu lernen.
-
Çocuklar sonbaharda okula başlıyor.
Die Kinder fangen im Herbst mit der Schule an.
-
Bir yerlerde yeniden başlamak istiyorum.
Ich will irgendwo neu anfangen.
-
Fırtınadan sonra yeni bir gün başlar.
Nach dem Sturm fängt ein neuer Tag an.
-
Yakında yolculuğa başlıyoruz.
Wir fangen bald mit der Reise an.
-
Korkusunu yenmeye başlıyor.
Er fängt an, seine Angst zu überwinden.
-
Güven oluşturmaya başlıyor.
Sie fängt an, Vertrauen aufzubauen.
-
Yavaş yavaş kendimi daha iyi anlamaya başlıyorum.
Ich fange langsam an, mich selbst besser zu verstehen.
-
Sızlanmaya başlama!
Fang nicht an zu jammern!
-
O hep kolay görevlerle başlar.
Er fängt immer mit den einfachen Aufgaben an.
-
Bugün işe daha erken mi başlıyorsun?
Fängst du heute früher mit der Arbeit an?
-
Her sabaha bir fincan kahveyle başlarım.
Ich fange jeden Morgen mit einer Tasse Kaffee an.
-
Bazen acı çok sessizce başlar.
Manchmal fängt der Schmerz ganz leise an.
-
Bırakmaya başlıyor.
Sie fängt an, loszulassen.
-
Şüphe duymaya başlıyor.
Er fängt an zu zweifeln.
-
Gerçekten önemli olanın ne olduğunu kavramaya başlıyorum.
Ich fange an zu begreifen, was wirklich wichtig ist.
-
Boş gününle ne yapacaksın?
Was fängst du mit deinem freien Tag an?
-
Sakın şimdi kavga çıkarma!
Jetzt fang bloß keinen Streit an!
-
Buna yine başlama artık!
Fang nicht schon wieder damit an!
-
Analize ne zaman başlıyorsunuz?
Wann fangt ihr mit der Analyse an?
-
Şirket uluslararası olarak genişlemeye başlıyor.
Die Firma fängt an, international zu expandieren.
-
Profesör derse bir espriyle başladı.
Der Professor hat die Vorlesung mit einem Witz angefangen.
-
Yarın mesleki eğitimim başlıyor.
Morgen fängt meine Ausbildung an.
-
Yeni bir şeye başlamak için asla geç değildir.
Es ist nie zu spät, etwas Neues anzufangen.
-
Sıfırdan başlıyoruz.
Wir fangen bei null an.
-
Sanata ilgi duymaya başlıyor.
Sie fängt an, sich für Kunst zu interessieren.
-
Taşındıktan sonra yeni bir hayata başlıyorum.
Nach dem Umzug fange ich ein neues Leben an.
-
Onun cevabıyla hiçbir şey yapamadı / anlayamadı.
Sie konnte mit seiner Antwort nichts anfangen.
-
Bununla ne yapmalıyım?
Was soll ich damit anfangen?
-
Onunla hiçbir şey yapamam / işime yaramaz.
Mit dem kann ich nichts anfangen.
-
Şirket daha dijital çalışmaya başlıyor.
Das Unternehmen fängt an, digitaler zu arbeiten.
-
Önümüzdeki hafta eğitimine başlıyor.
Sie fängt nächste Woche mit ihrer Ausbildung an.
-
Yeni bir işe başladım.
Ich habe mit einem neuen Job angefangen.
-
Ders tam zamanında başlıyor.
Der Unterricht fängt pünktlich an.
-
Atölye ne zaman başlıyor?
Wann fängt der Workshop an?
-
On dakika içinde başlıyoruz.
Wir fangen in zehn Minuten an.
-
Geçmişini kabullenmeye başlıyor.
Er fängt an, seine Vergangenheit zu akzeptieren.
-
Bazen insan yeniden başlamalıdır.
Manchmal muss man einfach neu anfangen.
-
Şeyleri farklı görmeye başlıyorum.
Ich fange an, die Dinge anders zu sehen.
-
Lütfen ödevlere başla!
Fang bitte mit den Hausaufgaben an!
-
Şimdi yemek yapmaya başlıyoruz.
Wir fangen jetzt an zu kochen.
-
Çocuklar Eylül’de okula başlıyor.
Die Kinder fangen im September mit der Schule an.
-
Bugün bahar temizliğine başlıyorum.
Heute fange ich mit dem Frühjahrsputz an.
-
Sana güvenmeye başlıyorum.
Ich fange an, dir zu vertrauen.
-
Kavga başlatma!
Fang keinen Streit an!
-
Bir ilişkiye başladılar.
Sie haben eine Beziehung angefangen.
-
Tartışma henüz yeni başlıyor.
Die Diskussion fängt gerade erst an.
-
Birçok ülke yenilenebilir enerjiye yönelmeye başladı.
Viele Länder haben angefangen, auf erneuerbare Energien zu setzen.
-
Haftaya antrenmana başlamayı planlıyoruz.
Wir planen, nächste Woche mit dem Training anzufangen.
-
Yeni bir hobiye başlamayı düşünüyorum.
Ich denke darüber nach, ein neues Hobby anzufangen.
-
Şimdi başlamamız önemli.
Es ist wichtig, dass wir jetzt anfangen.
-
Yakında başlamazsan pişman olacaksın.
Wenn du nicht bald anfängst, wirst du es bereuen.
-
Üniversiteye başladığında çok motiveydi.
Als er mit dem Studium anfing, war er sehr motiviert.
-
Almanca öğrenmeye başladım çünkü Almanya’da çalışmak istiyorum.
Ich habe angefangen, Deutsch zu lernen, weil ich in Deutschland arbeiten möchte.
-
Daha sorumlu davranmaya başlamalıyız.
Wir müssen anfangen, verantwortungsvoller zu handeln.
-
Bir kitap yazmaya başlıyor.
Sie fängt an, ein Buch zu schreiben.
-
Düzenli koşmaya başladım.
Ich habe angefangen, regelmäßig zu laufen.
-
Hayatını değiştirmeye başla.
Fang an, dein Leben zu verändern.
-
Hayat her gün yeniden başlar.
Das Leben fängt jeden Tag neu an.
-
Her başlangıç zordur.
Jeder Anfang ist schwer.
-
Bazen en baştan başlamak zordur.
Manchmal ist es schwer, von vorne anzufangen.
-
Kendimi daha iyi hissetmeye başlıyorum.
Ich fange an, mich besser zu fühlen.
-
Ona hoşlanmaya başlıyor.
Sie fängt an, ihn zu mögen.
-
Bugün yeni bir konuya başlıyoruz.
Wir fangen heute mit einem neuen Thema an.
-
Almancaya daha geçen hafta başladı.
Er hat erst letzte Woche mit Deutsch angefangen.
-
Sunuma ne zaman başlıyorsunuz?
Wann fangt ihr mit der Präsentation an?
-
Dün yeni projeye başladım.
Ich habe gestern mit dem neuen Projekt angefangen.
-
Toplantı saat 9’da başlıyor.
Das Meeting fängt um neun Uhr an.
-
Okul yarın tekrar başlıyor.
Die Schule fängt morgen wieder an.
-
Bahar temizliğine şimdiden mi başlıyorsun?
Fängst du schon mit dem Frühjahrsputz an?
-
Birazdan akşam yemeğine başlıyoruz.
Wir fangen gleich mit dem Abendessen an.
-
Artık başla!
Fang endlich an!
-
Şimdi başlamam gerek.
Ich muss jetzt anfangen.
-
Yarın antrenmana başlayacağım.
Ich werde morgen mit dem Training anfangen.
-
Siz ne zaman başladınız?
Wann habt ihr angefangen?
-
O, çoktan ders çalışmaya başladı.
Sie hat schon mit dem Lernen angefangen.
-
Kursa Mart’ta başladık.
Wir fingen im März mit dem Kurs an.
-
O, projeye dün başladı.
Er fing gestern mit dem Projekt an.
-
Film saat 8’de başlıyor.
Der Film fängt um 20 Uhr an.
-
Ne zaman başlıyorsun?
Wann fängst du an?
-
İşe başlıyorum.
Ich fange mit der Arbeit an.